Korkut Boratav: Yeniden kuruluşun kitle tabanı Gezi’de ortaya çıktı
Birgün gazetesi için Cumhuriyet’in 100. yılı dolayısıyla değerlendirmede bulunan Korkut Boratav, radikal demokratik devrim olarak başlayan Cumhuriyet’in 100. yılında İslamcı faşizme dönüşmenin eşiğinde olduğunu belirtti. Örgütün kitlesel tabanının Gezi’de ortaya çıktığını belirten Boratav, “2019 İstanbul seçimlerinin kazanılmasında, hatta Mayıs 2023’teki Altı Masa miting meydanlarındaki coşkuda Gezi’nin izleri ve katkıları hâlâ mevcut. liderler.” dedi.
Korkut Boratav’ın Birgün’de yayımlanan “Gezi’de yeniden kuruluşun kitlesi ortaya çıktı” başlıklı röportajının ilgili kısmı şöyle:
“Cumhuriyetin ikinci yarısına iki şekilde bakılabilir: Birincisine göre 12 Eylül darbesiyle başlayan eğilim kesintisiz İslamcı faşizme ulaşmıştır. Bu perspektifi destekleyen belirleyici faktörleri de şöyle sıralayabiliriz: Parlamenter sol, önce parçalanmış, yeniden bütünleşince 1970’lerin sınıfsal düzlemini temel alarak Aydınlanma/Kemalist çizgiden kopmuş, sol kanadı olmayan liberal bir partiye dönüşmüştür. 12 Eylül darbesinin öncelikli hedefi devrimci, sosyalist soldu, çöktü, dağıldı, önceki dönemin yaygın, örgütlü gücünü yeniden kazanamadı ve etkisiz kaldı. 1970’ler CHP’yi sola çeken ‘mıknatıs’ 1990’lı yıllarda da etkisini kaybetmiştir.
Son yarım yüzyılın alternatif görüşü, önceki analizin sonucunu reddetmiyor; Ancak ara aşamalarına dikkat çekerek bu dönüşümün kaçınılmaz olup olmadığını da sorguluyor. İslami faşizmle barışık olmayan demokratik ve Cumhuriyetçi güçlerin kaçınılmaz hatalarına dikkat çekiyor. Bu bakış elbette geçmişi değiştiremez; Ancak geleceğe yönelik dersler içerebilir.
Burada tarih yazamayız. Tek bir soruyla yetinelim: Siyasal İslam demokratik bir cephede yer almalı mı? Liberaller ‘evet’ diyerek AKP hükümetine peşinen destek verdi. Keşke AKP öncesi döneme odaklanıp Türkiye pratiği içinde sorgulasalardı… Örnek olarak 12 Mart darbesinden sonraki ilk genel seçim sonrasını ele alalım. ‘Demokratik sol CHP’ birinci parti oluyor; Ocak 1974’te Ecevit’in başbakanlığında CHP-MSP koalisyonu kuruldu. Koalisyon, sol çevreler tarafından 12 Mart faşizminin enkazının temizlenmesi için bir fırsat olarak görülüyor.
Demokratikleşme adımı olarak koalisyon, 12 Mart döneminin siyasi tutuklu ve sanıklarını kapsayan bir af yasası üzerinde anlaşmaya vardı: Türk Ceza Kanunu’nun 141-142. maddeleri komünizme, 163. maddesi ise şeriat hareketlerine karşı kapsanacaktı. Af tasarısı 15 Mayıs 1974’te TBMM gündemine geldi. O dönemde siyasal İslam’ın temsilcisi olan MSP, bu demokratik uzlaşmaya ihanet etti. İlk olarak Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesini kapsayan af oylandı; kabul edilmiş. TCK 141-142’ye gelindiğinde ‘uygun sayıda’ MSP’li milletvekili oturumu terk etti. Af, sosyalistlerin ve devrimcilerin dışlanmasıyla hayata geçirildi. Anayasa Mahkemesi bu yanlışı iki ay sonra düzeltecektir; Aynı zamanda solcu hükümlü ve sanıkların tahliyesine ve afına da olanak tanıyacak. Bunların arasında Mülkiyeli dekanımız rahmetli arkadaşım Mümtaz Soysal da vardı.
MSP-CHP koalisyonu bu nedenle çöktü. MSP Milliyetçi Cephe hükümetine katıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez iktidara gelen Siyasal İslam, demokratik bir ittifakın unsuru olamayacağını Mart 1974’te gösterdi.
• Peki sizce hem içinde bulunduğumuz rejimi, hem de bir asır önceki Cumhuriyet’i geride bırakabilecek yeni bir teşkilat nasıl kurulabilir ve ne yapılmalıdır?
‘Yeniden Kuruluş’un kitlesel tabanı on yıl önce Haziran Gezisi ayaklanmasıyla zaten ortaya çıkmıştı. Katılanlar ortak sembol olarak Mustafa Kemal’in kalpli portrelerini seçtiler. Cumhuriyetçi, gazeteci ve sosyalist sloganları benimsediler; Ayrıca komünist dağıtım ilkelerini de uyguladılar. Personel sınıfının nitelikli kesimleri ve mensupları ile geleceğin işçileri olan öğrencilerden oluşuyordu. Liderlik yoktu, öncü örgüt yoktu; O aranıyordu. Sosyalistler altı yıl önce Cumhuriyetçilerin mitinglerinden uzak duruyorlardı. Seyahat girişiminde liberal yanılgılara son verdiler; Katıldılar ama ayaklanmayı siyasete taşıyamadılar.
Özellikle bir yıl sonraki yerel seçimlerde Gezi’yi siyasette etkin bir noktaya taşıyacak doğal aday CHP’ydi. Parti yönetimi dikkatle uzak durdu. Sonrasında örneğin 2019 İstanbul seçimlerinin kazanılmasında; Aslında Mayıs 2023’teki Altı Masa miting meydanlarında liderlerin çok ötesine geçen coşkuda Gezi’nin izleri ve katkıları hâlâ mevcut. Saray hükümetine karşı çıkan 48 milyon seçmenin önemli bir kısmı, on yıl önceki Gezi kalabalığının bugünkü türevleridir.
Günümüz Türkiye koşullarında yeniden yapılanma ve kuruluş sosyalist örgüt ve partilerden kaynaklanacaktır. İslamcı faşizmin doğasını ve neoliberalizmin eseri olan sermaye tahakkümünü gerçek anlamda teşhis eden onlardır. Ancak bu ağır tarihi sorumluluğu da hak etmek zorunda kalacaklar. İşyerlerinde ve mahallelerde örgütlenerek İslamcıların işçi sınıfı üzerindeki ideolojik hakimiyetine son vermeyi başarmaları gerekecek.
Elli yıl önceki devrimlerin, yüz yıl önceki Milli Mücadele’nin mirasını, deneyimlerini, sloganlarını, türkülerini, marşlarını hatırlamanın ve yeniden canlandırmanın zamanıdır. Bunu başarmak lazım.” (HABER MERKEZİ)